Eylül'dür, Avucumuza Ne Bıraksa Büyülüdür

Birazdan buraya yansıyacak cümlelere ilham olmuş Romanian tarzı odadan hepinize selâm! 

Böylesine özelleştirilmiş bir isimle bahsettiğim yer aslında benim ders çalıştığım, gün içinde en çok vakit geçirdiğim ve Şevket'i zorla dışarı attığım evin en havadar odası. Kedilerden ve sinir bozucu bir kargadan başka insanı hiçbir şey rahatsız etmiyor. Bana ait dekoratif fikirlerin neticesinde de bayağı minimal ve ferah bir yer oldu. Bütün gün ders çalışmaya çalıştığım için evde çok huzursuz oluyorum. Diğer odaların aksine burada duvarlar üstüme üstüme gelmiyorlar.

Romanya, babamın en çok seyahat ettiği ülkelerden biriydi. Dünyada çok az insanın keşfettiği bir sokakçık gibi. Ben çok merak ettiğim için özellikle Romanya olmak üzere dünyayı beraber gezme planlarımız da çocukluğumun karadeliğine sıkıştı, kaldı. Önü boncuklu kıyafetleriyle saçlarını rüzgâra emanet eden Romanyalı kızlar, bu hayallerden ve de kırıklarından bîhaber tabii. 

Önceleri kendime dair bir şeyler planlamak ve kendime dair bazı süreçlerden bahsetmek bana çok bencilce gelirdi. "Dünya kötülük kusuyor, sen nelerin derdinde ve peşindesin," diyerek kendimle çok hesaplaşırdım. Bu yüzden de çoğu şeyi ya ertelemişimdir ya da yapmamışımdır. Bu biraz bize öğretilen arızalı dünya görüşlerinden ve benim de bunları inanılmaz yanlış algılayışımdan kaynaklanmıştı. Bir yanıyla üzücü aslında. Bir yanıyla da değil. Üzücü çünkü çok fazla vakit kaybettirdi bana. Değil çünkü hayatım boyunca insanlara vereceksem verebileceğim en güzel nasihati keşfetmiş oldum. 

İnsanoğluna yeryüzünü imar etme görevi verildi. Birer birer düşürüldüler dünyadaki görev noktalarına. Her birinin kalbinden içeriye kimyasal bombalar atıldı. Bombalar zamanında patladığında dünya da yavaş yavaş değişiyor. İyi, hoş ama bence bu yeryüzü bahsinde unuttuğumuz bir şey var. 

Kalbimin kapılarını sonuna dek açtığım insanlarla bir araya geldiğimizde de sıklıkla bahsettiğimiz bir meseledir. Aylar boyu bir iş ile meşgul olduktan sonra elde ettiğimiz sonucun ekvatordan kutuplara her yeri gezinmesini ve kocaman tufanlar koparmasını hayal ederiz hep. Bir sabah uyanalım ve bütün dünya yaptığımız işin güzelliğini konuşsun. Ola ki yaptığımız işin yankısı her yerde duyulmadı; demek ki yeterince iyi değiliz. Şaka değil, bunu ben hep böyle algıladım. Yakın çevremde de bunu böyle algılayan insanlar var. 

Başarısının yankısı kulağımıza gelen insanlara da gıpta ederiz hep değil mi? Organlarımız arasında bir karmaşa hakim olur, nereden geldiği bilinmeyen siyah-beyaz zebra sürüleri dörtnala koşar boğazımızdan aşağı. Bir gün, evet gerçekten bir gün o sabaha uyanan biz olacağız çünkü. Zihnin kıvrımları der bir yazar, öyle bir şeydir ki oraya ne yerleştirirseniz büyür ve büyür. Ta ki tüm hayatımıza işlenene dek.
 
Yani yeryüzü aslında dünya mescidinden de öte bir şeydir bir bakıma. Yeryüzü içimizdir. Yüreğimizdeki ânı mahzeni yeryüzüdür bir bakıma. En çok imara ihtiyacı olan. Yeryüzümüz. Yerdeki yüzümüz. Kendi benliğimizle baş başa iken yüzleştiğimiz yüzümüz. Terbiyeye, imara, ihtiyata ve itinaya muhtaç yüzümüz. Yeryüzünü imar etmeye içimizden başlarsak etrafımız aydınlanmaya başlar işte. Kaç tane insan vardır bu dünyada ki kendi kalbine de içinde Allah'a imân edildiği için bir mescid kadar itina göstersin? Sonra bu hâlinden etrafa ışık dalgaları sıçrasın. Sarsın, sarssın ve de sarmalasın etrafı. Derler ki yalnızca bir insanın vücudunda bulunan tüm damarlar ile gezegeni üç defa örgü makarasına ip dolar gibi çevreleyebiliriz. Fizik kurallarını birkaç dakikalığına boşverirsek; düş dünyasında da bunu fikirler ile kelimeler ile yapmak mümkün değil mi? Bence mümkün. Öyle mümkün ki hem de... 

İş önce kendi yeryüzümüz olan kalbimizi imar etmekle başlıyor. O hâlde Eylül ayı için kendimize koyduğumuz hedef bu olsun: Asıl yeryüzünü imar etme yolunda içimizdeki yeryüzüyle işe başlamak. 

*Tarihe not düşer gibi olsun; uğraşıyorum Allah'ım. Emek vermiş bir insan olmak için gerçekten çok uğraşıyorum. 

"bir doğulur 
 her gün ölünür 
 iyi fikirmiş gibi geçilir sokaklar"


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ve bir bitiş çizgisi daha: Elveda Haziran!

Muzaffer İzgü'nün Ruj Renkli Balonu

Muson Yağmurları Geliyooor